Salı, Mart 19

Sema Ertörer, Karavanla İran Gezisini Anlattı…

Google+ Pinterest LinkedIn Tumblr +

Sema- Cengiz Ertörer, İzmir’den yola çıkarak Karavanla İran Gezisi yaptı… Sema Ertörer, 26 gün süren ve dolu dolu geçen İran gezisini yazdı…

Karavanla İran anılarından öncesinde ne zamandır karavanla geziyorsunuz?  Eşinle karavanla gezmeye nasıl karar verdiniz?

İlk seyahatimize geçen sene 25 Mayıs’ta çıktık. Henüz çiçeği burnunda karavancıyız. İlk rotamız kuzey ege ile başladı ve boydan boya Karadeniz ile devam etti. Üç günlük Batum ve sonrasında Artvin ile dönüşe geçtik. Erzurum, Erzincan, Tokat, Amasya, Ankara ve Afyon üzerinden İzmir’de son buldu. Bu seyahatimiz 75 gün sürdü. Bir ay evde mola verdikten sonra ikinci seyahatimize çıktık. Bir ay süren bu gezimiz Bodrum koyları ile başladı ve Antalya’ya kadar devam etti.

Karavanla gezmek genelde erkeklerin istediği bir yaşam biçimidir, kadınlar ise istemeyen taraftır.  Fakat bizde durum tam tersiydi.  Yıllardır benim hayalini kurduğum bir yaşamdı. Son on yıldır “karavan” kelimesi evde hiç eksik olmadı. Eşim de ister istemez karavan hayatının içinde buldu kendisini.

Yakın çevrem son zamanlarda “artık alın şu karavanı da bizde rahat edelim” demeye başlamıştı. Şanslıyım ki eşimin de gezmeyi çok seviyor olması karavan hayatımızı kolaylaştırdı. Oğlumuz ise bizi hep destekledi. Ne istediğimizi bilince de gelecek planımızı bunun üzerine kurduk. Zaman konusunda maddi manevi beklentilerimizi gerçekleştirdikten sonra karavan hazırlıklarına ağırlık verdik. İkimiz de emekli olduğumuz halde yıllarca çalışmaya devam etmiştik. Sonunda yeter dedik ve işten ayrılarak karavanlı hayatımıza başladık.

İran’a gezi yapma fikri nasıl oluştu?

İran benim görmek istediğim bir ülkeydi. Hatta Avrupa’dan bile önce görmek istiyordum.  Fakat eşim gitmek istemiyordu. Biz de Balkanlar için plan yaptık. Rota üzerinde aylarca çalıştım. Tam vize işlemlerine başlayacağımız sırada döviz ve akaryakıt fiyatları yükselmeye başladı. Bu artış bizim bütçemizin çok üstüne çıkmıştı. Sonuçta iki emekli maaşı ile geziyoruz. Daha önce İran ile ilgili yaptığım araştırmalarda 90 güne kadar vize gerekmediğini, akaryakıt fiyatlarının bedavadan daha ucuz olduğunu öğrenmiştim. Bu sebeple rotamızı İran üzerine çevirdik.

İran’a gideceğimizi söyleyince birçok kişi doğal olarak tepki gösterdi. “Ne işiniz var orada, başka ülke mi yok”, “Oralar çok tehlikeli başınıza bir şey gelir”, “Savaş çıkabilir” gibi çok sözler duyduk. Aslında ben de tedirgindim ama meraklı yapım benim vazgeçmemi engelliyordu.

Tüm önyargıları bir kenara bırakıp İran’a gitmeye ikna ettim eşimi. Çünkü orada tarihi çok eskilere dayanan bir doğu kültürü vardı,  Dini baskı altında yaşayan kadınlar vardı. Ortadoğu’nun kapalı kutusuydu. Kısacası orada bir yaşam vardı ve binlerce yaşayan insan gibi ben de kısa bir süre de olsa orada yaşayabilirdim. Oraya gidenlerden aldığım çok değerli bilgiler sonucunda bizim de gitmemiz kaçınılmaz oldu. Ve iyi de oldu.

Gezi ne kadar sürdü ve hangi şehirlere gittiniz. En çok hangi şehirlerden etkilendiniz?

İran gezimiz 26 gün sürdü. Rotamıza Doğu Beyazıt Gürbulak sınır kapısından çıktık.  Sırasıyla Makü, Urumiye, Tebriz, Hamedan, Esfahan, Şiraz, Yezd, Abyaneh Köyü, Kaşan, Kum, Tahran, Lahijan, Masuleh Köyü, Astara (Azerbeycan sınır şehri), Erdebil, Tebriz, Kendovan köyü, Khoy ve Van Kapıköy sınır kapısından Türkiye’ye giriş yaptık.

İran’ın çok eskilere dayanan bir tarihi olduğu için, her şehir kendi çapında ayrı bir  özelliğe sahip. M.Ö 550’lere dayanan Pers imparatorluğu ile başlayan tarihi Şah Pehlevi dönemi ve son olarak Humeyni devrimi ile devam etmiş. Her yerde bu dönemlere ait tarihi yapılar mevcut.

ÇÖL FIRTINASINA YAKALANABİLİRSİNİZ

Tebriz, Tahran, Şiraz ve Esfahan büyük şehir olduğu için trafik ve nüfus yoğunluğu çok fazla. Fakat içinde bulunan tarihi yapılar mutlaka görülmesi gerekir. İran büyük bir yüz ölçümüne sahip. Basra körfezine yakın şehirlerde sıcaklık 50 dereceyi bulurken, hazar kıyılarında yağmur ile karşılaşabilirsiniz. Hazar kıyılarından yemyeşil yolları geçerken, Basra körfezine doğru çöl yollarından geçersiniz. Belki de çöl fırtınasına yakalanabilirsiniz. Eyaletlere ayrılmış ve 31 eyaletten oluşmuş bir ülke. Dolayısıyla bölgeden bölgeye de anında dil değişiyor.

BUNA DA BAKIN...  Aytaç Aksoy: Bilinmezlik İçindeki Yolculukları Seviyorum...

Azerbaycan bölgelerinin büyük çoğunluğunda Azeri Türkleri yaşıyor ve kendilerine  Türk denilmesini istiyorlar. Kesinlikle Azeri Türkü veya İran Türkü denmesinden hoşlanmıyorlar. Ülkenin genel nüfusun %40’ını da Türk nüfus oluşturuyor. Dolayısıyla dilimizi çok iyi anlıyorlar.

Turistik yerlerden beni en çok etkileyen yerler ise; Ali Sadr mağrası, Khaju köprüsü, Persepolis, Kerimhan, Vekil hamamı, Nasır El-mülk cami, Şah Çerağ türbesi, Tahran’da bulunan Şah dönemi sarayları, mücevher müzesi, Esfahan ve Şiraz kapalı çarşısı, Eski Yezd sokakları, Yezd rüzgar kuleleri, Zerdüştlük dini tapınağı, Nakş-ı Cihan meydanı, muhteşem çiniler ile süslenmiş camiler, Hazar kıyılarındaki çeltik tarlaları. Masuleh köyü ile Abyaneh köyü.  Ayrıca İran kilim ve halılarına hayran kaldım.

Nakş-ı Cihan meydanı dünyanın ikinci büyük meydanı. İçinde büyük pazar, Ali Kapı sarayı, Şeyh Lutfullah cami, Abbasi cami bulunuyor. Abbasi (mescidi şah) camisinin yapımında 18 milyon tuğla, 475.000 çini kullanılmış. Muazzam büyüklükte bir yer.

Ali Kapı sarayı ise Şah’ın konutuymuş. Her bir yere giriş kişi başı 20.000 tümen. Sadece meydan ve pazara giriş serbest…

Paylaşımlardan İran’da evlere misafir olduğunuzu biliyorum. İran’da gündelik yaşamla ilgili gözlemlerini alabilir miyim? Hayat stilleri hakkında ne söylersin?

Biz İran’dan çok güzel anılarla döndük. Orada biliyoruz ki bizi unutmayan ve hep arayacak olan dostlarımız var artık. İran halkının yabancılara karşı yaklaşımları çok  samimi. İşini gücünü bırakıp size yardımcı olmaları, misafirperverliği, sevgi ve saygıları bambaşka.

YASAKLARDAN SİYAHA…

İran devrim sonrası dini kurallara göre yönetilmeye başladığı için bundan en çok kadınlar mağdur olmuş. Yıllardır hep baskı görmüşler. Sevmek yasak, tek başına sokağa çıkmak yasak, düşünmek, okumak, yazmak yasak, eğlenmek yasak, saçın görünmeyecek, çarşaf giyeceksin. Direnmek yasak, kadınlık yasak, yasak yasak yasak. O günden sonra her şey siyah olmuş.

Fakat son yıllarda gençler bu baskılara isyan etmişler.  Öyle ki; her hafta “Beyaz Çarşamba” dedikleri protesto gösterileri ile başörtüsü ve kıyafet serbestliği talep etmişler. Bu protestolar halen devam ediyor.  Mesaj şu; “Sizin kırk yıl önce verdiğiniz kararları artık sürdürmek istemiyoruz. Ne giyeceğimize siz değil kendimiz karar veririz…”

Protestolar ses getirmiş olmalı ki kadınlar artık Hicap (siyah çarşaf) giymeden dışarı çıkabiliyor. Sadece göstermelik bir başörtüsü ve basenleri örten bir tunik yeterli olabiliyor. Açıkçası kadınların bu durumuna hem çok sevindim hem de çok üzüldüm.

KADINLAR DİRENİYOR

Kadınları başörtüsünün altına hapsetmişler ama bir yere hapsetmemişler. Sosyal yaşamda ve iş hayatında çok aktifler. Araç kullananların sayısı ise çok fazla, çoğu bakımlı ve abartılı makyaj yapıyorlar. En dikkat çeken şey ise burun ve kaş estetiği. Saçlar boyalı, tırnaklar ojeli. Tunik ve başörtüsünü artık forma gibi kullanmaya başlamışlar. Erkeklerin çoğu kadınlara uygulanan tüm baskılardan rahatsız. Onlar da eşlerinin üzülmesini istemiyor, özgür olmalarından yanalar.

Büyük şehirlerde gece tek başına dolaşan kadınlara rastlayabilirsiniz. Kızlı erkekli eğlenen, gece motor kullanan, çılgınlar gibi eğlenen kadınları görebilirsiniz.  Parklarda yan yana oturan kadın ve erkeğe çok rastladık. Bir çok şey yasak olmasına rağmen bu yasakları delmişler. Uzun süren mücadeleden sonra kendilerine gri bir alan yaratmayı başarmışlar.

İran’da kadınlara yapılan baskı çok fazla ama gençler özgürce eğlenmek istiyor. Kimseye zararları yok. Mutlu olmak, sevmek, sevilmek istiyorlar. Ama her şey yasak. Yasak olan her yerde her şey gizli olur. Denize gördüğüm kadarı ile piknik amaçli geliniyor. Denize giren az.

Tüm bu değişime rağmen 50 yaş üstü devrimi yaşamış ve yıllardı baskı görmüş kadınlar ya inançları gereği ya da mahalle baskısı yüzünden halen hicap ile dolaşmaya devam ediyor. Bu kadınlarda makyaj yok. Bakışlar huzursuz, ruhsuz ve korku dolu.

KENDİNİZİ STAR SANIYORSUNUZ

Size karşı davranışları nasıldı?

Çok fazla turist görmedikleri için mi bilmiyorum bize karşı çok samimi ve ilgiliydiler.  Genelde turistler tur şirketleri ile geliyor İran’a. Fakat bireysel geziyorsanız ve halk ile iletişim kurmak istiyorsanız size kapılarını sonuna kadar açıyorlar. Özellikle Türk olduğunuzu öğrendiklerinde ilgi ikiye katlıyor.

BUNA DA BAKIN...  Tulga Ozan: Dünya Değişmeden Turlarında Çentik Atma Değil Yerele Odaklanma Var...

Genelde evlerinde Türk TV kanalları açık ve Türk dizilerini seyrediyorlar. Bu yüzden iyi Türkçe biliyorlar. Nerede olursanız olun parkta, sokakta, çarşıda hiç fark etmez yaptığınız kısa bir sohbetten sonra kesin akşama sizi yemeğe ve yatıya davet ederler.  Sizi sahiplenirler ve rahat etmeniz için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Yolda bir adres sorarsınız sizi gideceğiniz yere kadar götürür ya da araç ile eskortluk yaparlar. Gezerken tüm müze giriş paranızı ödeyebilirler, yemek ısmarlayabilirler, dolmuş paranızı ödeyebilirler.

Size öyle davranırlar ki kendinizi bir star zannedersiniz. Yolda sizi durdurup fotoğraf çekmek isteyebilirler,  benzin alırken görevli veya bir esnaf sizinle birlikte selfie çekmek isteyebilir. Kesinlikle abartmıyorum, bir süre sonra bu ilgiye alışıyorsunuz ve çok hoşunuza gitmeye başlıyor. Daha nasıl anlatırım bilemiyorum ama yaşamak lazım derler ya işte öyle bir halk İranlılar.

Tabriz Kendovan koyü…  Kendovan köyü Tabriz’e 50 km mesafede İran’ın Kapadokyası olan 700 yıllık bir köy. Dağlık bölgeye kurulmuş, yanardağ sonucu oluşmuş mağaralar içinde yaşam olan bir yer. Buraları terketmiyorlar çünkü atalarından kaldığı için aynı kültürü devam ettiriyorlar. Burası Kapadokya gibi çok turist çekmiş ki her evin içinde hediyelik eşyalar satılıyor. Yaşam ve ticaret aynı yerde. En güzel hediye buradan bal almak. Adının anlamı ise “kovanlar diyarı ” kendovan. Bazı mağaraların içinde koyun, eşek, tavuk bulunuyor. Bazılarında yaşam var. Bazı yerlere ise yeni evler yapmışlar. Orada kalıyorlar.

Bence İran’a gitmek isteyen bir kişi tarihi yerlerin ve turistik şehirlerinin yanında kesinlikle en eski otantik köylerini de rota içine almasını öneririm. Tarihi binlerce yıl öncesine dayanan bu köylerden biz üç tanesini görebildik. İnşallah bir sonrakine rotayı tamamlayıp döneriz.

İran genelde önyargıyla yaklaşılan bir ülke. Senin paylaşımların ise bunun doğru olmadığını gösterdi.  İran’a gitmek isteyenler için maddeler halinde ipuçları verebilir misin. Ya da  uyarıların olur mu? Yapılması gerekenler var mı?

Aslında o kadar çok söylenecek şey var ki. Biraz suya sabuna dokunarak, dilim döndüğü kadar, gözlemlediğim ve öğrendiğim kadarı ile anlatmaya çalışayım.

– Önyargılardan kurtulup gidilmesi gereken bir ülke.

–  Kesinlikle güvenli bir ülke. Hatta Türkiye’den daha güvenli diyebilirim.

–  Halk ve hükümet birbirinden çok farklılar.

–  Devleti mollalar yönetiyor. Humeyni ve mollalar aleyhine konuşmak yasak. Mollaların fotoğraflarını izinsiz çekmeyin. Ben izin alarak çektim çok güzel poz verdi. Unutmayın tebessüm her kapıyı açar.

–   Çoğunlukla halk mollaları sevmiyor. Tüm ekonomik ve silah gücünü kendi ellerinden bırakmıyorlar. Gerçek dinin baskı üzerine dayalı olmadığını, gerçek dinin bu olmadığını ve devletin bu şekilde yönetilmeyeceğinin herkes farkında.

– Halk zengin değil. Mevcut sistemden sürekli kar eden hep mollalar oluyor.

– Her yerde sadaka kutuları var. Bu kutuların dolmasını istiyorlar ve o kutuları sadece mollalar açabiliyor.

– Ülkeye alkol girişi yasak, cezası çok ağır. Fakat İran’da alkol tüketimi çok fazla, satışı tezgah altından yapılıyor ve çok pahalı. Alkol satışında kimine göre mollalar, kimine göre devrim muhafızları başrolde. Kendilerine ait bir gümrük ve denetim sistemi kurmuşlar. Bu ticaretten çok fazla para kazanıyorlar.

– Ülkede uyuşturucu kullanımı da çok fazla. Uyuşturucu ve alkol ticaretinin en etkin yapıldığı yerlerden birisi İran.

– Meşhur çılgın partileri var. Bu partileri yapanların molla çocukları olduğu biliniyor ve baskın yapılmıyor. Ya da komşu komşunun külüne muhtaç olduğu için kimse kimseyi ihbar etmiyor. Bu partilere gitmek çok zor değil, gençler ile iletişimde olmak yeterli oluyor. Kesin bir davet alırsınız.

– Bazı aileler düğünlerini harem/selamlık yapıyor. Fakat bazıları ise rüşvet vererek kadın erkek bir arada serbest kıyafet ile yapanlar da oluyor. O saatlerde o düğüne kimse baskın yapmıyor.

BUNA DA BAKIN...  Gezilinki İle En Uygun Tatil Rotaları...

– İran’da mağazalarda satılan kıyafetlerde tesettürlü de var, açık, dekolteli, ışıltılı şık kıyafetler de var. Hele bazı modelleri giymek bence cesaret ister.

– Benim tavsiyem İran’da kurallara uymanız. Uymadığınız takdirde herhangi bir baskında tatilinizi farklı yerlerde geçirerek zehir etmek istemezsiniz diye düşünüyorum.

–  Genelde ibadet ve ziyaret için cami ve türbelere gidiyorlar. Her yerde yeşil alanlar ve parklar var. Halk buralarda spor yapıyor, satranç oynuyor ve her zaman araçlarında bulunan piknik malzemeleri bulunuyor, ailesiyle birlikte vakit geçiriyorlar. Bir başka ailece yaptıkları şey ise restorana gitmek. Ama gençler için eğlence gece başlıyor diyebilirim.

– Kadınların iki yaşamı var. İlki dışarıda uymak zorunda oldukları kurallı bir dünya. İkincisi ise evi.  Buraya kimse karışamıyor. Buradaki kurallar sadece kendilerine ait.

Metrolarda ön ve  arka vagon kadınlara ait, diğer vagonlar erkeklere ait.  Otobüslerde ise erkekler ön kapıdan biniyor, kadınlar orta kapıdan biniyor. Arada bölme var. Karı koca bile olsa ayrı binmek zorunda maalesef.

–  Alışverişlerde mutlaka pazarlık yapın. Çok fazla indirim oluyor. Özellikle taksilere pazarlık yapmadan binmeyin.

– İran’da ekmek yerine lavaş satılıyor. Ülkeye GDO girmediği için her şey doğal. Sebze, meyve, yoğurt, et, tavuk lezzetli. Biz karavanda pişirdiğimiz için çok rahatlıkla alışveriş yaptık.

– Bazı yemek satılan yerler hijyen değil. Açıkta çok ürün var. Ambalaj sistemi henüz oturmamış. Denk gelirse bazı yerler  temiz ve ambalajlı.

– İnsanları çok bakımlı, evleri temiz, mobilyaları çok ihtişamlı, evleri ise çok büyük. Evlerin dış duvarları yüksek.  Maalesef sistem insanları eve kapatmış. Her türlü konforlarını evlerine yansıtmışlar. Genelde evde, parklarda ya da alışveriş merkezlerinde vakit geçiriyorlar.

–  İşsizlik çok fazla olduğu için, gençlerin çoğu İran’dan gitmek istiyor. Genç kızlar baskıdan dolayı, Erkekler ise işsizlikten dolayı.

– İran’da gezmeyi seven gençler ve  aileler genelde her yere çadır kuruyorlar. Parklar bu konuda çok müsait. Hepsinde WC, su bulunuyor. Biz de karavanla genelde parklarda konakladık. Şehir içinde ise ya otoparkta kaldık ya da ara sokaklarda kaldık. Her yerde çok rahat ettik. Güvenlik ile ilgili hiçbir sıkıntı yaşamadık.

OBEZ İNSAN GÖRMEDİM Örtülü pazarları İzmir’in Kemeraltı’na ve Havra sokağına benziyor. Balık, tavuk, sebze-meyve, kasap, hazır yiyecek satan büfeler, kıyafet satanlar hepsi burada. Fiyatlar Türkiye fiyatları gibi çok fark yok. Çok az aşağısını düşünün. Fakat hijyen değil maalesef. Et, tavuk açıkta satanlar çok. 1970’li yılların Türkiyesi gibi düşünün. Ambalaj çok iyi değil. Büfelerden ağır bir koku geliyor. Yağ mı safran mı anlayamadım. Biz yiyemedik. Et fiyatları dana eti 44.000 tümen, kuzu eti 35.000 tümen, kıyma 25.000 tümen, tavuk kilosu 8.000 tümen, domates 1.500 tümen, salatalık 2.000 tümen. Yumurta 10 tanesi 7.000 tümen. Prinç 5.000 ile 12.000 tümen arası fiyatı var. (Kur 1.30 kullanın) yoğurt ve ayranlarına bayıldım. Burada en önemli şey hormon yok, gdo yok ve obez insan göremedim. karpuz, kavun domates ve salatalık mevsimi değil ama lezzetli.

Karavanla İran ‘a gelirseniz ilk durak Tabriz olur. Fakat bizim rotamızda son durak Tabriz oldu. Burada Kalınabilecek en uygun yer El- gölü. Şehir trafiği çok yoğun olduğundan, buradan metro ile şehrin içine rahatlıkla gidiliyor. Fakat cuma günleri metro çalışmıyor. Tatil günleri her yer kapalı…

Yazd zerdüştlük dininin en önemli merkezi. Unesco bu şehri dünyanın en eski 2. Yerleşim yeri olarak tescil etmiş. Zerdüştlük 3500 yıl önce ortaya çıkan ilk tek tanrılı din. Felsefesinde su, ateş,toprak ve hava kutsal. Tarih boyunca ateşin hiç sönmeden yandığı tapınaklar inşa etmişler.

Burası Ateşgah-ateş tapınağı. İ.Ö.470 yılından beri hiç sönmeden yandığına inanılıyor. 1174 de Kutsal şehirleri Ardekan’a getirilen ateş, 1474’de Yezd’e getirilmiş. 1940 yılında ateş tapınağının içine konmuş. Sürekli rahip içeri giriyor ve ateşi besliyor.

 

Esfehan’da örtülü pazarda İran’ın meşhur ipek halıları.

Şiraz’ın en meşhuru palude. Nişasta ile yapılıyor. Yanında doğal bir dondurma ve onun yanında limon suyu. Müthiş üçlü. Şiraz’a gelip bunu yemeden dönmeyin. Kerimhan kalesinin yanında.

İsfahan’da caddeler çok güzel. Yeşili bol. İran’da parklara çok önem verilmiş. Çünkü halkın çoğu parklarda vakit geçiriyor ailesiyle. Gençler buralarda buluşuyor arkadaşlarıyla. Arabanın bagajında her daim yere serip oturacakları bir kilimleri var. Bazen kaldırıma bile serip oturuyorlar. Yanlarında tüp, çay ve çerez mutlaka var.

Trafik yoğunluğunun içinde araba sayısı kadar da motor sayısı var. Her yerden çıkabilirler. Kaldırımda bile hız yapıyorlar. Gürültüsü ise anlatılmaz yaşanır cinsten.

İran’da bizim alışık olduğumuz ekmeklerden yok maalesef. Hep çeşit çeşit pide, lavaş, yufka olarak var. Bunlardan alanlar kucak dolusu alıyorlar. Sabah ve akşam fırından çıkıyor ve hep sıra oluyor.

Karavanla İran’a gitmek isteyenlere neler önerirsin?

  • 90 güne kadar vize istenmiyor. Pasaport yeterli.
  • 10 günden fazla kalacaksanız İran plakası almak zorundasınız. Sınırda bu parayı yatırıyorsunuz 120.000 Tümen (100 TL). Bu makbuzla birlikte plaka değişikliğini İran sınırına yakın trafik şubelerinde yaptırıyorsunuz. 1 gün içinde halledebilirsiniz.
  • Kaldığınız süre için yine İran tarafında trafik sigortası yaptırmak zorundasınız. Bizim bir aylık 180 TL (215.000 Tümen) tuttu. İran sınırında bunu yapan ofisler mevcut.
  • Türkiye tarafında 200 USD Ziraat bankasına veya PTT’ye Triptik Teminatı yatırılıyor. Bu para daha sonra geri alınıyor. Ayrıca 280 TL triptik defter parası ve kişi başı 15 TL pul parası ödeniyor. Bunlar geri alınamıyor.
  • İran sınır kapısında yazışmalar Farsça yapılıyor. Görevliler size yardım etmek zorundalar. Kesinlikle hizmet parası adı altında açıktan para isterlerse vermeyin.
  • Türkiye Telefon operatörleri orada kullanılmıyor. İnternet ve konuşma paketi ile İrancell satın alabilirsiniz.  Biz almıştık fakat kısa bir süre önce yabancılara hat satışı yasaklanmış. Son durum nedir bilmiyorum.
  • Yakıt çok ucuz. Mazot yabancılara 0,48 kuruş. İranlılara 0,24 kuruş. Mazot (Gaz oil deniyor) şehir içinde satılmıyor. Şehirler arası bazı benzinliklerde var. Genellikle depoyu dolu tutmaya çalışın.
  • Hafta tatili Perşembe öğleden sonra başlıyor, Cuma tam gün tatil. Sınır girişlerini hafta tatiline denk getirmeyin. Her yer kapanıyor. Sabah erken saatlerde giriş yapmaya çalışın.
  • İran Riyalinden bir sıfır atarak kendilerine kolaylık olsun diye Tümen adı altında bir para birimi oluşturmuşlar. 100.000 Riyal 10.000 Tümen demek. Şu sıralar 1 TL 2000 Tümen, 1 dolar 9000 tümen.
  • Gitmeden önce Maps.me programını telefonunuza indirin (İran’ın tüm bölgeleri) İnternet olmadan kullanılıyor. Bu yöntemle rotamızı kolaylıkla bulduk.
  • Sınırda para bozdurmayın. Döviz bürolarında bozdurun. Karaborsa alırsanız dikkat edin.
  • Mavi Levha otoyol oluyor.
  • Şehir içinde trafik çok yoğun ve tek kuralları var kuralsızlık. Çok dikkat edin. Benzin ucuz olduğu için Araç sayısı çok. Bunun yanında Motor sayısı da çok. Her yerden çıkabiliyorlar.
  • Yolları kötü. Özellikle çok fazla çukur ve kasis var. Karavan için bu durum çok sıkıcı oluyor.
  • KREDİ KARTI GEÇERSİZ… Kredi kartları İran’da geçerli olmuyor. Kendilerine ait bir bankacılık sistemleri var. Bu sebeple yabancılar tüm harcamaları nakit yapıyor.
  • Her yerde rahatlıkla kalabilirsiniz. Güvenli bir ülke. Ama yine de tedbiri elden bırakmayın.
  • Kadınlar için; Turist olarak başınıza bir örtü örtmek zorundasınız. Saçlarınız görünebilir ama yine de istiyorlar. Üzerinize basenleri örten bir tunik yeterli oluyor. Genelde turistlere çok karışmıyorlar.
  • İran çıkışında akaryakıt farkı adı altında para istiyorlar. Sebebi ise Türkiye’de pahalı olan akaryakıtı İran’da çok ucuza almış olmamızmış. Çıkışta deponuz dolu olsun veya olmasın yakıt deponuzun tahmini litresini 3000 Tümen ile çarpıyorlar. Bizim aracın 70 litre deposu var. Bizden 210.000 Tümen istediler. Yani kendilerine göre  bir kanun koymuşlar.  Buna da kısaca molla kanunu diyoruz…
Paylaş

5 yorum

  1. Sema hanım harika anlatmışsınız. Daha önce İran’a gittiğim halde yeniden gidesim geldi. Teşekkürler.

  2. ibrahim uygun on

    Merhaba,
    Biz de İran’a ailecek karavanla seyahat yaptık. Gitmeden önce plan yapıp araştırdığımızda sizin yazınızı gördük ve ailecek okuduk. Bize çok faydası oldu. Çok teşekkürler. Gerçekten ailecek gezilmesi gereken bir ülke. Hem yakın (bize 567 km), hem ucuz, hem güvenli, hem maneviyat dolu misafirperver bir ülke. Mutlaka karavan ile, tren ile, özel aracınız ile gezin, görün yaşayın. Gerçekten anlatılmaz, yaşanır. Selamlar.

      • İbrahim Uygun on

        Merhaba Ali Bey,
        Şu anda tam hatırlamıyorum, ancak cüzi bir şey. Mazotun litresinin 35 kuruş olduğunu düşünür iseniz ve bir kaç bidon (hani nolur olmaz yolda kalır iseniz kullanmak için, yoksa başka amaç için değil) yedek mazot ta alır iseniz, gerisi bedavadan biraz pahalı. Kolay gelsin.

  3. Mustafa kayahan on

    Hanımefendi aydınlatıcı ve tanıtıcı güzel yazınız için teşekkürler.

Yorum yapın